ANGKOR ÜLKESİ KAMBOÇYA

ANGKOR ÜLKESİ KAMBOÇYA

At yılının sonlarına doğru, yılan yılı kutlamalarının ise yaklaşmakta olduğu günlerde (2014) Tayland sınırı olan Poi Pet'ten, kendisine "Kingdom of Wonder" diyen Kamboçya ülkesine  giriş yaptım. Karşımda ülkenin tarihinde verdiği en iyi eser olan ve bayrağını süsleyen  900 yaşındaki Angkor tapınağının bir temsili ve üzerinde "Kingdom of Cambodia" yazısı duruyor. (Bayrağında tapınak olan iki ülkeden biri Kamboçyadır. Diğeri ise Afganistan.) Bir krallıktan diğerine geçiyorum. Gülümseyen Krallık Tayland'dan acılar ülkesi  Kamboçya'ya... Sınırı geçince modern deyimle "vibe" anında değişiyor. Khmer halkının üzerine sinen derin acıların izlerini yüzlerinden okuyabiliyorsunuz. Buna rağmen geçmiş acılarını unutmaya çalışan, her şeye rağmen gülümseyen yoksul bir halk.

Bugünkü adıyla Kamboçya Krallığı son yüz yılda 6 kez isim değiştiriyor. Her bir değişim ülkede kan ve göz yaşına karşılık geliyor. Fransız kolonisinden bağımsızlığın ilan edildiği 53'ten 70'e kadar Kamboçya Krallığı, 70-75 arası Amerikancı cunta altında Khmer Republic, 75-79 arasında Kızıl Khmerler yönetimi altındaki en acı döneme tekabül eden Democratic Kampuchea, 79-89 arası Vietnam ordusu denetiminde People's Republic of Kampuchea, 89-93 arasında Birleşmiş Milletler sponsorluğunda State of Cambodia ve nihayetinde 93 sonrası yeniden Kingdom of Cambodia.

                                                                             Kamboçya Krallığı Bayrağı

                                                                    Kameramdan Angkor Wat Tapınağı

 

Vize işlemleri için yüksek tavanli izbe bir binaya giriyorum. İçeride beni filmlerde tasvir edilen cinsten göbekli üçüncü dünya ülkesi polisleri karşılıyorlar. Bir tanesi deri çantama sulanıyor, bana hediye etsene diyor. Jilet gibi üniformalarıyla disiplinli bir imaj veren Thai polisinden sonra Kamboçya polisinın gevşekliği hemen göze çarpıyor.. Bir aylik turistik vize 30$. Yanınızda bir adet vesikalık getirmeyi unutmayin, basvuru icin gerekli. Fotoğrafiniz yoksa 5$ ceza kesiyorlar. Ayrıca 100 Baht da rüşvet isteyebiliyorlar, oralı olmayın. Yakın bir geçmişe kadar kapıda E (business) vize almak mümkündü. Şu anda gerekli belgeleri göstermeden çalışma vizesi almak imkansız. Turistik vizeyle ile de girdikten sonra vizenizi business'a çeviremiyorsunuz. Yeniden ülkeye giriş yapıp iş belgelerinizle sınır polisini ikna etmeniz gerekiyor. Zaman zaman pasaportunuza 3 aylik turistik vize basiyorlar, üç aylık olmasına aldanmayın, ülkede kalabilme süreniz sadece bir ay. Fazladan kaldığınız 2 ay için gün başına 10$ ceza ödersiniz..Bu arada burada yaşamak isteyenler için belirtelim: Senelik E vize ucreti yaklasik 290$. Ayrıca iş yeri sahipleri ve çalişanlar work permit almakla yükümlüler. Senelik work permit masrafı ise 140$. Basvuruları online yapmanız gerekiyor.

                                               Tayland-Kamboçya sınır kapısı Poi Pet

                                                 Angkor Wat'ta dua eden bir Budist rahip

 

 

Yazımın başında Angkor Wat için "tarihlerinde verdikleri en büyük eser" demiştim. O gün kurdukları kanallar ve sulama sistemleri bugün kullanılandan oldukça ileride. O yıllarda Londra'nın nüfusu 50bin iken kentte tamı tamına bir milyon kişi yaşıyormuş. Bu kadar ileri bir medeniyetin torunlarının bugün yokluk ve sefalet içinde yaşamaları tarihin bir cilvesi olsa gerek.

 Tapınak, savaşlar ve Thai ve Vietnam menşeili Krallıkların işgalleri sonucu defalarca kez Hinduizm ve Budizm arasında el değiştiriyor. Heykellerin gövdeleri korunup kafaları hakim iktidara göre Hindu ve Budist tanrılarının kafaları ile yer değiştiriyor. Tapınaktaki heykeller senelerce kaçakçıların ve koleksiyoncuların iştahını kabartmış olacak ki onlarca eser yurtdışına kaçırılmış. Kızıl Khmer döneminde kaçakçılığın durduğunu, rejimin eserleri koruduğunu biliyoruz. Hindular bugün Angkor Wat'ı hala dünyadaki en büyük Hindu tapınağı olarak ziyaret ediyorlar. Çünkü tapınağı yaptıran Kral Jayavarman VII bir Hindu ve bu eseri Hinduizmin yakışıklı tanrısı Vishnu'ya ithaf ediyor. Bu arada Brahma yaratıcı, Vishnu koruyucu, Shiva ise yok edici tanrıdır. Bu bilgi genel kültür olarak  bir kenarda dursun.

                                                    Bayon Tapınağı'ndaki Brahma'ya ait olduğu sanılan temsiller

 

Angkor medeniyetinin düşüşü ile birlikte Angkor Wat ve Kral Jayavarman VII tarafından yaptırılan diğer ihtişamlı yapılar; Angkor Tom, Tah Prom ve diğer onlarca tapınak 500 yıllık bir uykuya dalarak doğaya teslim oluyorlar. Krallığın başkenti Siem Reap'ten Phnom Penh'e doğru kayıyor. Dini önemi büyük koskoca tapınaklar nasıl olup da ormanın içinde unutuluyor insanın hayret ediyor. Kamboçya'da her şey mümkün, ülkeyi tanıdıkça anlayacaksınız.

Tapınakları uykusundan, 1863 yılında bir kelebek türünün izini süren Fransız naturalist ve ilk doğa fotoğrafçılarından Henri Mouhot uyandırıyor. Bu muhteşem yapıyı gördüğünde büyük bir keşif gerçekleştirdiğini anlıyor. Kendisi hastalıklardan dolayı Fransa'ya ulaşamasa da notları ve yaptığı başarılı çizimler Fransa'daki eşine ulaşıyor ve Fransız sömürgeciler için paha biçilmez birer rehber olarak değerlendiriliyor.

Bugün Khmer uygarlığına dair günümüzü aydınlatan tek yazılı kaynak, Khmer İmparatorluğunu haraca bağlamak isteyen Moğol Hakanı Timur'un elçisi Çinli Chou Takuan'ın raporlarıdır. Takuan Khmerlileri "kara suratlı, çirkin ilkel insanlar" şeklinde tarif etmesine rağmen Khmer kızlarının nehirlerde yıkanmalarını ağzının suyu akarak izlemiş ve bunu da günlüğüne eklemiş.

AÇILIN, SÖMÜRGECİLER GELİYOR!

İmparatorluk Vietnam ve Thai tehdidi ile haritadan silinmek üzere iken 1870'lerde Fransız gemileri Kamboçya'ya yanaşıp ülkeyi Fransız Hindiçini'ne katıp sömürgeleştiriyorlar. Sömürgecilere karşı verilen silahlı mücadele iki yıl sürüyor ve direniş Kral'ın emriyle bitiriliyor. İkinci paylaşım savaşında Paris'in düşüp, Fransızların Nazilere teslim olduğu sene Japonya, Mihver Devletlerinin Asya'daki temsilcisi olarak Kamboçya'yı Fransızlardan geri alıyor. Kızıl bayrağın Berlin'e çekilip, Nazilerin Stalin tarafından yenilmesi ile de Japonlar ülkeyi terk edip yeniden eski sahibi Fransızlara bırakıyorlar. Bu arada eski kralın ölmesi ile tahta Kamboçya'ya bugünkü siyasi biçimini veren, Tanrı-Kralların sonuncusu 19 yaşındaki Sihanouk geçiyor.

ENTERESAN BİR KRAL : SIHANOUK

Kral Sihanouk dünyanın politik olarak en fazla kabuk değiştiren lideri sayılabilir. O bir Kral,devlet adamı, film yönetmeni, gerilla hareketinin destekçisi, savaş esiri...

1941'te tahta gecen Sihanouk, 1953'te bağımsızlığı ilan edip ülkeyi Fransız kontrolünden çıkartıyor. Asi Kral 1955 yılında Kraliyet seramonisini reddedip tahtı terk ediyor. Halkın Sosyalist Cemiyeti adında bir parti kurup seçimlerde meclisteki tüm sandalyeleri kazanıyor ve ilerleyen yıllarda ülkenin siyasi geleceğini domine etmeye başlıyor.

                                                                      Kral Sihanouk Efendi Hazretleri

 

1965 senesinde Vietnam'da savaş çanları çalmaya başladığında, görünürde tarafsızlık deklare etse de, Sihanouk baş düşman olarak Tayland, Amerika, Güney Vietnam ittifakını görüyor ve topraklarını Kamboçyalı ve Vietnamlı Komünistlere açıyor. Washington ile diplomatik ilişkileri kesip pirinç üretimini millileştiriyor. Buna rağmen Sihanouk politikalarından memnun olmayan ve kırsalda güçlenen solcu gerillalar ( Khmer Isaarak ), hükümet güçlerine karşı savaş açıyorlar.

1970 yılında Sihanouk Fransa'da diplomatik bir gezideyken Amerika destekli General Lon Nol Kamboçya'da yönetime el koyuyor. Sihanouk bunun üzerine Beijing'e geçip sürgün hükümeti kuruyor ve kendisinin "Khmer Rouge" adını taktığı Kızıl Khmerler ile işbirliğine gidiyor. Sihanouk taraftarları da böylece Marksizm ve Maoizmden bihaber, krallarının peşinde "dağa çıkıyorlar".

1969 yılında Vietnam'da Amerika için işler boka sarmaya başlayınca ABD B-52 bombardıman uçakları gizlice Kamboçya'yı bombalamaya başlıyorlar. Nixon hükümetinin bu bombardıman kampanyası kamuoyundan gizleniyor. Hatta bombardıman uçaklarının üzerindeki ABD Hava Kuvvetlerine ait görseller sökülüyor.( 1984 yapımı "The Killing Fields" filmini izleyin. Film bilhassa bu konu üzerinde duruyor.) Dört yıl süren bombardımanda 250.000 Kamboçyalı katlediliyor. Ailesini, sevdiklerini bu bombardımanlar yüzünden kaybeden binlerce öfkeli Kamboçya köylüsü akın akın Khmer Rouge'a katılıyorlar. Pentagon'un Kızıl Kmer'i güçlendirmek için bu saldırıları gerçekleştirdiğine dair komplo teorileri de mevcut.

KIZIL KHMER (KHMER ROUGE) DEVRİMİ: YEAR ZERO

1970 yılında başlayan Darbeci general Lon Nol ile Khmer Rouge arasındaki iç savaş, 1975 Nisanında Pol Pot birliklerinin başkent Phnom Penh'e yaklaşması ile birlikte sona yaklaşıyor. Çekildiği her ülkedeki gibi Amerikan konsolosluğu harıl harıl belgeleri kağıt kıyma makinelerinden geçirip tüm karanlık işlerinin izlerini yok etmeye çalışırken, konsolosluğa inip kalkan Amerikan Deniz Kuvvetleri helikopterleri ise misyon çalışanlarını ve yerli işbirlikçilerini ülkeden kaçırıyor.

17 Nisan günü Kızıl Kmerler şehri ele geçirdiler ve dünya üzerindeki en kanlı devrimi başlattılar. Kamboçya için " year zero" artık başlamıştı.

                                                         Phnom Penh'e giren Kızıl Kmer gerillaları

Gençlik yıllarında Paris'te eğitim alan ve burada Marksizmle tanışan Pol Pot'un fikirleri, ilerleyen yıllarda Extremist Maoizme evrildi. Örgüt içinde "Brother Number 1" kod adıyla bilinen Pol Pot tam bir Mao özentisiydi. Mao'nun kültür devrimini taklit etmeye çalışırken 3 milyona yakın vatandaşını vahşi yöntemlerle öldürüp kendi insanına jenosit uygulayan tek lider ünvanını kazandı.

Phnom Penh'e giren Kızıl Khmer'i halk ilk başta coşku ile karşıladı. Kutlamaların hemen ardından toplu bir sürgün hareketi başladı. Koca şehir, "Amerika burayı bombalayacak" yalanıyla 3 gün içinde boşaltıldı, insanlar şehir dışına, çalışma kamplarına sürüldüler. Boşalan ve kadın gerillalar tarafından temizlenen evlere Parti yöneticileri geçtiler. Parti liderleri dışında şehirde bir tek fabrika işçileri kaldı. Onlar da parti liderleri için üretim yapmaları sebebiyle şehirde tutuldular.

                                                          Pol Pot, namı diğer " Brother Number One"

Devrimin ilk senesi olan 1975'te Kızıl Khmer üç ana koldan meydana geliyordu. Pol Pot yandaşları, Vietkonglular ve sürgündeki Kral Sihanouk'un Marksizm ve Maoizmden bihaber taraftarları. Pol Pot gerçek yüzünü göstermek için acele etmedi.1976 yılında Beijing'e(Pekin) yaptığı bir ziyaret sonrasında strateji değiştirerek "iç düşmana" karşı savaş başlattığını ilan etti. İç düşman dediği ülkenin doğusunda Vietnam sınırına yakın yaşayan, etnik ve kültür olarak Vietnam'a yakın komünistler, Sihanouk taraftarları ve Çin,Thai ve Champa kökenli tüm etnik azınlıklar idi. Kral Sihanouk 76'da görevinden istifa etti ve Kızıl Khmer devrilinceye kadar üç yıl boyunca sarayında hapis tutuldu. Kızıl Khmer savaşçıları genel olarak eğitimsiz, okuma yazma hatta sayı saymayı bilmeyen köylü gençlerden (çocuk yaşta olanların sayısı azımsanmayacak oranda) oluşuyordu. Lider kadroda ise -ilginç bir anekdottur- eski okul öğretmenleri ağırlıktaydı. Sınıf içindeki otoritesini arkasındaki silahlı güç ve iktidar sayesinde tüm ülkeye nüfuz ettirme şansı bulmuş, politik olarak obsesif kadın ve erkeklerden oluşan sınıf öğretmenleri... Bunu ingilizce kaynaklardan ilk okuduğumda 90'lı yıllarda ilkokulda yediğim dayaklar ve despot hocalarım gözümde canlandı. Cetvel, tokat ve dayakla cehalete karşı aydınlık meşalesini elinde tutan öğretmenlerimiz...

Vietnamlılara karşı etnik temizlik başlamışken bu arada ülkedeki tüm entelektüeller, akademisyenler, yabancı dil bilenler hatta tüm gözlüklüler "sınıf düşmanı" ilan edilerek önce S-21 adı verilen okuldan bozma hapishanede işkenceden geçiriliyor, sağ kalanlar ise günde 12-15 saat çalışmak üzere ölüm tarlalarına gönderiliyorlardı. Mahsülden bir avuç pirinç çalmak ölümle cezalandırılma sebebiydi. Birçok insan yetersiz beslenme ve aşırı çalıştırılma sonucu tarlalarda hayatını kaybetti. Suç işleyenler pahalı oldugu için kurşunla değil kama, mızrak, çekiç gibi manuel aletlerle katlediliyorlardı. Bugün müze haline getirilen Phnom Penh'deki ölüm tarlalarında katliamın izlerini görmek mümkün. Toplu mezarların kenarlarında halen cesetlere ait kemikler ve kumaş parçalarını görebilirsiniz.

Phnom Penh'in düşüşünü anlatırken dönemin iki popüler kültür ikonu Ros serey Sothea ve Sin Sisamuth'tan bahsetmeden geçmeyelim. Tesadüfi olarak aynı küçük ve şirin Kamboçya şehri Battambang'ta dünyaya gelen bu iki kadife sesli sanatçının parlak kariyerleri Kızıl Khmer'in iktidara gelişi ile son buluyor. Darbeci Lon Nol iktidarında dönemin milliyetçi havasına uygun ulusal duygulara hitap eden marşlar ve şarkılar seslendirmelerinin bedelini ağır ödüyorlar. Phnom Penh'in düşüşü ile birlikte Sin Sisamuth şehir dışındaki çalışma kamplarına sürülüyor. Ölüm tarlalarında ne şekilde öldürüldüğüne dair herhangi bir bilgi yok. Ros Serey Sothea ise tarlalarda çalışarak bir süre kimliğini gizlemeyi başarsa da yakalanıyor. Pol Pot'un asistanlarından biriyle evlenmeye zorlanıyor. Elbette ki mutsuz ve istismarlarla dolu bir evliliği oluyor. Zaman içinde varlığının partiye sıkıntı çıkardığına karar veriliyor ve parti tarafından ölüm emri çıkartılıyor. En son bir kağnı arabasının üzerinde götürülürken görülüyor ve binlerce kurban gibi gizemli bir şekilde sırra kadem basıyor. Nerede nasıl öldürüldüğüne dair bugüne ulaşan bir ipucu bulunmamakta.

 

Başkent Phnom Penh'deki S-21 adıyla anılan Tuol Sleng hapishanesi ise, benim gibi soğukkanlı birinin bile soluğunu kesecek derecede dramatik bir mekan. Vietnam'ın Kamboçya'daki cani rejime son vermek üzere başkenti işgali sonrası Vietnamlı iki fotoğrafçı, ceset kokularını takip ederek Khmer Rouge'un bu gizli işkencehanesini keşfediyorlar. Fotoğrafçılar hücrelere girdiklerinde işkenceden ölen veya boğazları kesilerek can veren tutukluları fotoğraflamışlar. O fotoğraflar bugün Jenosit müzesi olan hapishanenin hücrelerine, hücrelerin ilk bulunduğu halini göstermek için asılmış. Müzeyi gezen turistleri derin bir sessizlik kaplıyor. İnsanların tutuldukları birer metrekarelik hücrelerin içine girmek tüylerinizi diken diken ediyor. Şehirde yaşayan Avrupalı arkadaşlarım arasında müzeleri görmemeyi tercih edenlerin sayısı az değil. Anıları hala taze olan bu korku filminin izleriyle karşılaşmak istemiyorlar. Bu arada dünyanın neresine giderseniz gidin Jenosit müzeleri insanlığa mesaj vermek amacıyla ücretsiz yapılmıştır. Kamboçya ülkesi ölülerinin kemiklerini bile paraya çeviriyor, müzeye giriş 5$.

S-21'de, içinde açık denizde bu manyaklar tarafından yakalanan talihsiz, kendi halinde Avustralyalı, Yeni Zelandalı denizcilerin, yelkencilerin de bulunduğu 17.000 kişi ağırlanmış. Bunların içinden sadece teknik-tamir konularında yetenekli olan yedi kişi çalışarak hayatta kalabilmişler. İçeride yapılan işkencelerin detaylarına girmek istemiyorum. Sadece hapishanedeki tutukluların "derisini canlı yüzünce kaç dakika hayatta kalabiliyor" minvalinde gerçekten insanlığa ve tıbba büyük katkılar sağlamış tıbbi deneylerde kullanıldıkları bilgisine ulaştım.

                                                                       S-21 Hapishanesinde bir sorgu odası

                                                                           Hücrenin ilk bulunduğu hali

                                                  S-21'de sorgulanan insanların arşivlerden kurtulan fotoğrafları

            Ölüm Tarlaları'nda sergilenen, kurbanlara ait kuru kafalardan oluşan kuleden bir görüntü

                                              Ölüm Tarlalarında kurbanlardan kalan kalıntıları incelerken

Vietnam ordusunun başkente yaklaşmasıyla birlikte, işkencehanenin müdürü "Duch" kod adlı Kang Keng Iew tüm arşivi yok edemeden, tutukluları alel acele idam ettirerek hapishaneyi terk ediyor. Geride bıraktıkları arşiv ve sorgu tutanaklarından günümüzü aydınlatan belgelere ulaşıyoruz.

Silahsız halka karşı kaplan kesilen Pol Pot rejimi, Sovyet zırhlılarıyla güçlendirilmiş Vietnam ordusunun karşısında iki hafta tutunabiliyor. Vietnamlıların başkenti ele geçirmesiyle Kızıl Khmer ülkenin kuzeyine, Tayland sınırına çekiliyor ve burada üslenip, yeni hükümete saldırılar düzenlemek üzere ordusunu eğitiyor. Kızıl Khmerler Tayland'daki kamplarında gerek ABD'nin Kamboçya'daki anti-komünist koalisyona ayırdığı yıllık 15 milyon dolarlık bütçeden nasiplenerek, gerek Britanya SAS birliklerinden Malezya'da kara mayınları üzerine aldıkları eğitimler sayesinde yeniden hükümeti tehdit edecek güce ulaşıyor ve Pol Pot'un öldüğü 1998 senesine kadar hükümet güçlerine ve sivil halka karşı saldırılarına devam ediyor. Hatta 1994'te Sihanoukville şehrine giden turistleri taksiden ve trenden esir alarak öldürüyorlar. Komşumun kız kardeşi 1997'de bunların köye attığı bir roketle hayatını kaybetmiş. Kızıl Khmer, kabusun henüz bitmediğini terör eylemleriyle göstermeye çalışmış..

Bugün bakıldığında, Kızıl Khmer'in aslında Sovyet karşıtı cephe tarafından kullanılan bir piyon olduğunı açıkça görüyoruz. Kamboçya'daki Vietnam yanlısı hükümeti devirmek için ABD-Çin ittifakı, ABD'nin bölgedeki işbirlikçisi Tayland'ın topraklarını kullanarak bu savaş suçlularına destek çıkıyorlar. Hatta Çin, Pol Pot rejimini deviren Vietnam'ı cezalandırmak maksadıyla, ülkeyi kuzey sınırlarından işgal girişiminde bulunuyor. Fransızlara ve Amerikalılara hezimeti tattıran kahraman Vietnam ordusunun Çinlileri defetmesi kısa sürüyor. Çin, geri çekilirken Vietnam'ın kırsal bölgelerindeki alt yapıyı yıkıp, topraklarını zehirleyerek mümkün olduğunca fazla zarar vermeye çalışıyor. Revizyonizmin geleceği en uç noktaya şahit oluyoruz.

Yazının devamına bu linkten ulaşabilirsiniz

Yorumlar

img
Site Logo

"Planlarını gece gibi sakla, vurduğunda yıldırım gibi çarp". Sun Tzu

İletişim Bilgileri

Hanoi Opera House Hanoi

sputnik.erkan@gmail.com